19 Haziran Pazartesi akşamı ANTARSYA partisinin merkez seçim mitinginde Mustafa Çolakali’nin selamlama konuşması
«Yoldaşlar,
21 Mayıs seçimleri ve SYRIZA’nın Rodop ilindeki zaferinden sonra (ülke genelinde “pembe” olan tek ildi), (Batı) Trakya Türk Azınlığı ülke çapında hedef tahtası haline geldi.
(Batı) Trakya’daki Azınlığa yönelik saldırı şimdi başlamadı. 2 yıldır Azınlık ve temsilcileri her gün milliyetçi saldırıların hedefi oluyor. Saldırı hedefli ve metodik. Bir yanda ND’nin yerel örgütü vuruyor, diğer yanda yerel SYRIZA yerel örgütünden bir “klik”… ama en güçlü darbe her zaman Konsolosluk tarafından “aforoz” edilmiş olan PASOK “Azınlık” milletvekilinden geliyor. Konsolosluk arka planıyla Azınlığı hedef alıyorlar.
Azınlık temsilcileri (dernek üyeleri, yerel yöneticiler, siyasetçiler, gazeteciler) her gün yerel ve ulusal medyada hedef alınmakta. Devletin “resmi çizgisi”nden farklı bir şey söyleyen herkes, en ılımlısı bile, “Konsolosluk uşağı” veya “Erdoğan ajanı” olarak hedef gösteriliyor. Siyasetçiler ve gazetecilerin çıkıp “Türk Azınlığı inkar beyanları” vermeleri, “Lozan Antlaşması’na saygı duyuyoruz”, “Biz Yunan Müslümanlarıyız ve Türk Azınlığı yoktur” vb. ifadeler vermemiz için ısrar ediyorlar.
Coğrafi “Batı Trakya” tanımlaması bile devleti rahatsız ediyor. Azınlığa mensup siyasetçilerin ve gazetecilerin sosyal medyada isimlerini Yunanca yerine Latin harfleriyle yazmaları bile rahatsız ediyor. Aşırı sağcı devlet saldırısı, Azınlığın giderek daha fazla korkmasını, dehşete kapılmasını, sessiz ve kokusuz olmasını istiyor.
Ve ANTARSYA dışındaki Sol partiler “üç maymunu oynuyorlar”, ya da en kötü ihtimalle, KKE gibi, koroya katılıyorlar.
100 yıl sonra, herkes Lozan Antlaşması’nı hatırladı, ki bu Antlaşma’nın, “kardeşleri” saydıkları Kürtleri tanımadığını unutuyorlar… hatta daha da kötüsü, Kıbrıs’ı İngiliz müstemlekesi olarak tanıdığını unutuyorlar! Aynı şekilde, Antlaşma Ege adalarına asker yerleştirilmesini açıkça yasaklamaktadır. Ama onlar yalnızca işlerine gelen kısmına bakıyorlar.
Bu sabah, ND’nin Rodop milletvekili adayı Mustafa Katrancı, “pişmanlık beyanı ve Türk Azınlığın reddi beyannamesi” vermeyi reddetmesinin ardından, görünüşe göre baskı altında adaylıktan çekildi. Ve iki gündür tüm medyada Çipras’a partisinin azınlık milletvekillerine “Yunan devletine sadakat” beyanları yaptırması için baskı yapıyorlar. Bu iğrenç aşırı sağ saldırıya karşı SYRIZA “devlet çizgisinde” ısrar ediyor ve Azınlığın Müslüman olduğunu, Türk Konsolosluğunun seçimlere müdahale ettiğini söylemenin “milli olarak tehlikeli” olduğunu söylüyor.
KKE ise bize Lozan Antlaşması’na saygı duymamız gerektiğini, azınlığın Müslüman olduğunu ve üyelerinin kolektif olarak kendilerini tanımlama hakkına sahip olmadığını tekrar ediyor.
MeRA25 hiçbir şey görmüyor, hiçbir şey olmuyormuş gibi yapıyor.
Sadece ANTARSYA her şeyi yerli yerine koyuyor ve sorunun köküne iniyor: Sorun, Azınlığın devlet tarafından bir asırdır ezilmesidir. Bunu durdurmak için de Azınlığın tüm taleplerini “evet ve ama”sız olarak destekliyoruz.
- Yunanistan’da Türk Azınlığı da olduğunu söylüyor ve 1983 yılına kadar ülkemizde en ufak bir sorun yaratmadan faaliyet gösteren ve Cunta’nın bile dokunmadığı adında “Türk” kelimesi geçen derneklerin bugün açılması gerektiğini söylüyoruz.
- Azınlığın dini liderini (Müftü) seçme hakkına sahip olduğunu söylüyoruz.
- Azınlığın daha iyi okullara, daha iyi okul binalarına, daha iyi ders kitaplarına ve aynı zamanda Eğitim Genel Sekreteri’nden korkan “öğretmenler” yerine özgür ruhlar olacak daha iyi öğretmenlere ihtiyacı olduğunu söylüyoruz. Ayrıca Azınlığın şimdi açılması gereken iki dilli anaokullarına ihtiyacı olduğunu söylüyoruz.
- Vakıflarda Azınlığın yönetimi seçme hakkına sahip olduğunu ve “kendi seçme çocuklarını” oraya atayan Yunan devletinin atamalarının kabul edilemez olduğunu söylüyoruz.
Bunlar ve Azınlığın diğer pek çok sorunu çözülmediği sürece Türk Konsolosluğu ve her tür siyasî şaklaban hakkında daha çok tartışacağız. Bu nedenle bu sorunların bir an önce çözülmesi konusunda ısrarcıyız.
Bizim farkımız bu. Biz, Lozan Antlaşması’nı savunan değil, aksine Varkiza Antlaşması’nı tarihin çöp sepetine atmak isteyen Sol’uz.
Biz Ege’de ve Doğu Akdeniz’de barış için mücadele eden Sol’uz.
Doğanın korunmasından yana ve madenlerin kazılmasına karşı mücadele ediyoruz.
Özellikle komşularımızla halkların kardeşliği için mücadele ediyoruz.
NATO denilen kıyma makinesinin üslerinin bölgemizden gitmesi için de mücadele ediyoruz.
Ve hangi dinden ve milliyetten olursa olsun, tüm emek insanlarını özgür bir ülke için, ezenin ve ezilenin, sömürenin ve sömürülenin olmadığı bir dünya için birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.
25 Haziran seçimlerinde de ANTARSYA diyoruz.
Teşekkür ederim.»