Şimdi bir bilgisayar düşünün, herhangi bir insanın suç işleyebileceğini önceden fark edip uyarı gösteriyor.
Ama öyle sıradan bir bilgisayar değil bu, sadece suç işlenince değil, suç işlemeden önce fark edip yetkili mercilere sinyal gönderiyor, böylece masum bir insanın başına kötü bir şey gelmesini engelliyorsunuz. Dolayısıyla da o suçlu henüz suç işlemediği için ve o suç ortaya çıkmadığı için masum oluyor. Böyle bir bilgisayar gerçekten her eve lazımdı.
Teknoloji henüz o noktaya gelmedi, yani belki biz bilmiyoruz ama olsaydı harika olurdu.
“Bilgi sahibi olmak bir şeydir ama bir şey yapmadığın bilgi hiç bir şeydir” savından yola çıkarak böyle bir bilgiye önceden sahip olmak çok büyük bir güç.
Tabii ki iyilik için kullanmak koşuluyla… ama bu dünyada sadece iyi insanlar yok maalesef. Çok zaman geçmeden kötü insanlar da bu cihazın farkına varıyor ve buna sahip olmak için uğraşıyorlar. Düşünsenize önceden işlenebilecek suçlara sahipsiniz ve bunları tespit eden bir cihaz elinize geçince engellemeniz mümkün.
Hani o meşhur replikle “Yanlış kişilerin eline geçecek olursa korkunç bir silah”. İşte onu silaha dönüştürmek için uğraşacak zaten kötü adamlar. İnsan bir kez daha kendi iyiliği için yaptığı bir şeyin kölesi oluyor. Ama bunda şaşılacak bir şey yok. İnsan dediğimiz varlık, insanı yok etmek için geliştirilmiş silahın üzerine el basıp yemin edebilecek kadar kutsayabiliyor nihayet.
İzlediğim bir filmde iki kahramanın aralarında geçen replikler aklıma geldi. İkisi de vücutlarındaki yara izlerini anlatıyorlardı birbirlerine. Kurşun izleri, şarapnel izleri… vesaire. Hepsinin ayrı bir hikayesi var. Ama bir tanesiçok özeldi o yara izlerinin. 13 dikiş atılmış bir yara iziydi o. Oğlunun sezeryanla doğumunun yara izi. Hayat izi! Aldığınız bütün yaralardan daha değerli olan şey hayat izidir. Hayat izi olan her yer çok değerlidir. Taa Mars’a kadar boşuna gitmiyor insan. Aradığı şey hayat izidir.
Suça mani olacak olan insandır, makina değil. Telefonunuza binlerce mesaj geliyor olabilir ama onu açıp okumuyorsanız telefon ne yapsın? Ve sonra kendi yaptığına tapmaya başlayan, ona aşık olan onun uğruna canavarlaşan bir insanı hiçbir makine zapt edemez.
Ticareti kolay hale getirmek için bulunan paranın peşinde kaybolan insanı gördükçe Lidyalılara sitem etmiyor muyuz? Ama suç ne Lidyalılarda ne de parada. Oyuncağının oyuncağına dönüşen insanda suç. İnsanlık tarihinin en güzel, en kusursuz yasalarını getirsek bile onu uygulayacak insan olduğu için, adalet ile adaletsizlik arasında insan kadar fark var. Elinizdeki kürekle ister toprağı kazıp fidan dikersiniz, ister mezar kazıp hakikatin üstünü birazda siz örtersiniz. Tercih sizin… tercih bizim.
Bazen doğruyu biz bir insan, bazen de birmakina söyler. O yüzden söyleyene değil de söylenene aşık olmak, söylenene değer vermek bizim insan olmamızı sağlar.
Zafer Memet